Geçtiğimiz hafta ne bardaktan boşalırcasına yağan yağmur, ne de sert esen rüzgar engel olamadı tiyatro aşkıma… Bundan sonra tiyatro, sinema, sergi vb. etkinlikleri takip eden biri olarak köşe yazılarımı siz değerli okurlara ulaştaracağım için çok mutluyum.
18 Aralık akşamı İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB), Şehir tiyatrolarının sunduğu, “ZEHİR” adlı tiyatro oyununu izleme şansım oldu. Hollandalı oyun yazarı Lot Vekemans’ın kaleme aldığı, Şaban Ol’un yönettiği bu oyunda; size izlenimlerimden bahsetmek istiyorum.
Etrafında kum, yün ve yaprak karışımlı siyahlar içinde yuvarlık bir alan ve zeminin tahta olmasından dolayı atılan her adımda tıkırtıları duyulan seyirciye inanılmaz yakın ve çok sade bir dekor karşıladı beni. Estetik açıdan çok verimli bulduğum, biletleri hızla tükenen bu yeni oyun sanki evde izlermişcesine çok yakın mesafe de oynanıyor. Bir de seyirci üzerine tutulan ışık dikkatimden kaçmadı. Nedense beni rahatsız etmedi. Tiyatroseverlerin tek tek yüzlerini görmek, bizleri de oyunun bir parçası gibi hissetmemize neden oldu.
Darülbedayi’den günümüze yeni sahneler kazandıran Büyükşehir belediyesi Müze Gazhane meydan sahnesi tarihi dokusuyla beni çok heycanlandırdı. Saatin geç olmasından dolayı gözlemleyemediğim icin başka bir gün gündüz vaktinde gidip en ince ayrıntısına kadar inceleyip sizlere düşüncelerimi ilerleyen zamanlarda anlatacağım.
”Zehir” isimli tiyatro oyunun çift kast ile oynandığını bilmiyordum salonda ki yerimi aldıktan sonra Eraslan Sağlam ve Aslıhan Kandemir sahnedeki yerini aldı. Soyadı gibi Sağlam bir oyunculuk sergileyen Eraslan Sağlam’ın sahneye yansıttığı duyguları ve samimiyeti ile seyirciyi adeta büyüledi ve Aslıhan Kandemir’e göre ön planda olduğunu söyleyebilirim. Aslıhan Kandemir’in seslendirme yaparmışcasına konuşması , ilk başlar da rolüne ısınmadığı izlenimi vermesi bende tedirginliğe neden oldu. Belli bir süre oyuna soğukluk kattığı düşüncesindeyim. Yetmiş beş dakika tek perde olan oyun; Yirmi yıl sonra bir araya gelen çiftin geçmiş hesaplaşmaları, yer yer öfke nöbetleri sonra karşı tarafı anlama çabası üzerine kurulu uzun bir metni var.
”Jakob” isimli çocuğunu kaybeden çiftin hayata dair başka neleri kaybettiklerini, bakış açılarını oyun içersinde net bir şekilde hissedebiliyoruz. Kadın mutlu insanlardan nefret ederek yaşamayı, kaybolmayı tercih ederken, adam ise tam tersi bir şekilde çözüm arayışında ve sevdigi kadını kurtarma çabasında. İkisi de kendince haklı yönlerini anlatıp bizleri de düşünceye sevkediyor. Peki, biz en sevdiğimiz kişiyi kaybettiğimizde nasıl vedalaşırız ? Davranışlarımız nasıl olur ? Kabullenebilir miyiz yaşama geri dönmeyi ?
Sonuç olarak; oldukça sade ama bir o kadar çarpıcı anlatımla ilginizi çekebilecek bir oyun oldugunu belirtmek isterim. Sadece fazla diyalog sevmeyenlere düz yazı okuma gibi gelebilir ama bence oyun görülmeye değer. Yukarıda bahsettigim gibi merak edenler için sahnenin kısa videosunu aşağıya bırakıyorum. Bu oyunu izlemek isteyenler 22- 25 Aralık 2021 tarihleri arasında Müze Gazhane meydan sahnesinde yerlerini alabilirler.
Her zaman sanatla kalın.