Mustafa Böğürcü: Ortada Bir Cinayet Var. Bugün Dokunulmaz Denen Kişiler Ters Kelepçeyle O Merdivenlerden İndirilecek.

featured

Türkiye’yi sarsan cinayetlerden biri olan Ülkü Ocakları Eski Genel Başkanı Sinan Ateş‘in Ankara’da öldürülmesinin ardından yaklaşık 1 ay gibi süre geçmesine rağmen cinayet henüz net bir şekilde aydınlatılamadı. Kamuoyu’nda sorulan sorular; “Bu cinayet faili meçhul olarak mı kalacak?”, “Bu cinayet neden, niçin, hangi amaçla işlendi?”, “Cinayetin perde arkasında ne var? Kimler var?” ve daha fazlasını Türkiye’nin önemli güvenlik uzmanlarından biri olan, Demokrat Parti MKK üyesi Mustafa Böğürcü, Gazeteci Gökhan İlhan‘a anlattı.

Mustafa Böğürcü, sorulara içtenlikle cevap verirken, Gökhan İlhan ilerleyen günlerde SADAT, polis intiharları, Türkiye’deki yabancı uyruklu mafya, çete yapılanmalarını ayrı bir röportaj dosyası oluşturarak kamuoyu ile paylaşmaya devam edecek.

Gökhan İlhan: 30 Aralık 2022 tarihinde Ankara’nın göbeğinde Ülkü Ocakları Eski Genel Başkanı Sinan Ateş öldürüldü. Bu cinayetin çözüleceğine inanıyor musunuz? 

Mustafa Böğürcü: Sinan Ateş cinayetiyle ilgili yaklaşık 30 gün zaman dilimi geçti. Ankara polisi şu aşamada, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ile birlikte bir soruşturma yürütüyor. Bu soruşturma çerçevesinde de dün itibariyle 17. kişinin tutuklandığını gördük. Yani 15’e çıktı. Daha sonra gözaltına alınıp bırakılan, Ülkü Ocakları Eski Genel Başkanı Olcay Kılvaz’un yanında, Gölbaşı’nda gözaltına alındığı iddia edilen şahıs ve Milliyetçi Hareket Partisi’nde (MHP) daha önce siyaset yaptığı açık kaynaklara yansıyan bilgiye göre, bir avukat ve MHP’li yöneticinin gözaltına alınması ve bu kişilerin sorguları sonucunda da 3 kişinin daha tutuklanmasıyla bir başka aşamaya geçilmeye başladı. Bu soruşturma, şimdi Sinan Ateş cinayeti çözülecekse ki ben çözüleceğine inanlardan birisiyim…

Neden! Devletin bazen çarkları yavaş işler ama dişliler dönmeye devam eder. Malum, Sinan Ateş, Olcay Kılavaz’dan sonra gelen ve Ülkü Ocakları Genel Başkanı. Sinan Ateş cinayetinin soruşturmasını tamamen azmettiricilerle birlikte tetikçilerin yakalanıp, kavuşturmanın sağlıklı bir şekilde yargılamanın yapılması anlamında, İstanbul, Mersin ve Ankara’daki geçmişe dönük MHP’de değişimle başlayan Anayasa Referandumunda, İYİ Parti’nin kuruluşuyla birlikteki süreçte, özellikle MHP kökenli ülkücülerin uğramış oldukları, bazıları silahlı, bazıları darp suretiyle olan olaylarında göz önüne alınarak, birleştirilerek dosyanın bu üç ildeki kolluk güçlerinin, Ankara merkezli Emniyet Genel Müdürlüğü Terörle Mücadele Daire Başkanlığı, Asayiş Daire Başkanlığı, Kaçakçılık Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı’nın organizasyonunda bir geniş ekip kurulmasıyla bu olay çözülebilir. Niçin bunu söylüyorum? 9 Aralık 2016 günü Yeniçağ Gazetesi’nin İstanbul’daki merkez binasının camlarının kırılması olayıyla yaşananlar patlak vermeye başladı. Sonrasında, MHP’de değişim çerçevesinde, Sinan Oğan’ın 4 Mart 2017 tarihinde Bahçeşehir Üniversitesi’nde kürsüye çıktığı sırada saldırıya uğraması, 11 Nisan 2019 tarihinde Gazeteci Yavuz Demirağ’ın Ankara’nın göbeğinde evine girerken saldırıya uğraması, Mayıs 2019’da Sabahattin Önkibar’ın saldırıya uğraması, 20 Haziran 2019 İYİ Partili Metin Bozkurt’un Beylikdüzü’nde saldırıya uğraması, Ağustos 2016’da Sonar Araştırma şirketi sahibi Hakan Bayrakçı’nın saldırıya uğraması, Kasım 2019’da Ahmet Takan’a saldırıldı ki Yeniçağ gazetesi’nde yazıyordu, muhalif bir yazardı. Devamında yine 2019 yılında Murat İde’ye Ankara’da yapılan saldırı, Ocak 2021 yılında Avukat Akçıl Hatipoğlu’nun KRT TV’nin program çıkışında evine giderken, darp edilmesi olayı, Ocak 2021 yılında da Selçuk Özdağ’ın evinin önünde aynı şekilde saldırıya uğraması ve Yeniçağ Gazetesi yazarı Orhan Uğuroğlu’nun Ankara’da saldırıya uğraması, bu olayların hepsi basit asayişe müessir darp olayları olarak adli kayıtlara geçti. 2016 yılından 2021 yılına kadar olan olaylar yüzde 95 oranında hem faili meçhul kaldı, hem de failleri ortaya çıkartılıp adliye’ye yansımadı. Sadece Selçuk Özdağ’a yapılan saldırının failleri yakalandı. Onlarda serbest denetim kapmsamında serbest bırakıldı.

Gökhan İlhan: Sinan Ateş’in öldürülmesiyle birlikte geçmişte Mersin’de yaşanan olayların bir alakası bir bağı olabilir mi? 

Mustafa Böğürcü: Mersin’de Ülkü Ocakları İl Başkanı’nın darp edilmesi esnasında, belinden çıkardığı tabancayla bir kişiyi vurması sonucunda ölen şahıs yine Ülkü Ocaklarından bir gençti ve cezaevine girdi bu olaydan dolayı. Olayların geçtiği illeri iyi analiz ettiğiniz zaman, İstanbul, Ankara ve Mersin önplana çıkıyor. O zaman ne yapılması gerekiyor? Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, bu konuyla ilgili olarak her üç ildeki ve benim geçmişten beri takip ettiğim ve söylemiş olaylara istinaden bu tüm olayları Ankara merkezli Sinan Ateş’in öldürülmesi dosyasında birleştirmesi ve soruşturmayı bu yönde de ele alması gerekiyor. Niçin? Beylikdüzü’nde Metin Bozkurt’un darp edilme olayındaki, kişi ve kullanılan araçlara baktığınız zaman Sinan Ateş suikastinin veya siyasi cinayetinin faillini götürenlerde bir panelvan transporter araç kullandığı ortaya çıkıyor. Bu taşları birleştirdiğinizde, hem 2016’dan günümüze kadar gelen bu şiddet dalgasını çözmüş olacaksınız hem de bu yapılan saldırıların üst tarafındaki azmettiricisini ortaya çıkarma şansınız var. Böylelikle 2016 Türkiye’sinden 2023 Türkiye’sine kadar olan süreçte ne yaşandığı ortaya çıkacak. Siyasi denklemde de Türkiye bu noktaya nasıl getirildi? Bugün ülkeyi yöneten AK Parti ve MHP ile birlikte ittifak yaptığı belki o ittifaka bu ve buna benzer olaylarda MHP’daki değişimin yaşanmaması için genişlik sağlandı.

Gökhan İlhan: Sinan Ateş cinayetini azmettirdiği iddia edilen Doğukan Çep’in 2013 yılında Maltepe, Gülsuyu’nda Hasan Ferit Gedik’in ölümüyle sonuçlanan olayla ilgili 35 yıl hapis cezası ile yargılandığı ve 4 yıldır ellini kolunu sallayarak gezdiği ortaya çıktı. Bu konudaki düşünceleriniz nelerdir?

Mustafa Böğürcü: Sinan Ateş cinayetinde, cinayeti işleyen şahıs ve cinayeti işlettirmekle azmettirici olarak gözüken şahıs, Maltepe, Gülsuyu’ndaki uyuşturucunun sokakta aileler tarafından protesto edilmesi olayında vurulan bir kişi vasıtasıyla 35 yıl hapis cezası ile yargılanmış ve hüküm giymiş birisi olmasına rağmen İstanbul’da, Ataşehir’de, Maltepe’de, Göztepe gibi yerlerde kimliksiz bir şekilde gezdiği, zaman zaman “Hopalı” olmasından sebep Artvin’e gittiği, oradan Gürcistan’a, Batum’a geçtiği noktasında açık kaynaklarda, adliye’de vermiş olduğu ifadelerle yansıyan bilgiler var. Baktığınız zaman bu kişinin tek başına yurtdışına gitmesi, tekrar Türkiye’ye gelmesi, İstanbul gibi bir şehirde 4 yıldır bulunamaması da ayrı bir soru işareti. Ben onun için diyorum ki, Ankara Emniyet Müdürü ki, Rahmetli Sinan Ateş ile bir arkadaşlığı olduğu, sabahları birlikte yürüyüş yaptığı şeklinde basına yansıyan okumalarım var. Ankara Emniyet Müdürü bu olayı çözerse, polislik yapmış olduğu 45 yılını onur nişanesi, madalya olarak göğsüne takacak ve gezecek, çözemezse, alnında bir kara leke olarak kalacak. Ankara Emniyet Müdürü’nün ve Ankara Emniyeti’nin güvenlik bürokrasisinin üst düzey yöneticilerinin iki tercihleri var, bu olay nereye kadar dayanıyorsa ve failleriyle birlikte, azmettiricilerinin yakalanması anlamında ya madalya takacaklar ya da alınlarında kara leke olarak kalacağını düşünüyorum. Yine aynı şekilde, biraz önce bahsetmiş olduğum olaylarla, adli vakalarla ilgili de aynı söylemim bugünki İstanbul Emniyet Müdürünü ve Mersin Emniyet Müdürü’nün de büyük sorumluluğu var. Devletin çarkları zaman zaman ağır işler ama o dişliler döner.

Benim inancım, bu tahkikatın farklı noktaya evrileceği ama şu anda bir siyasi baskının da olduğu yönünde tahkikata. Çünkü bakıyorsunuz peyderpey gözaltına alınan kişiler var, serbest bırakılıyor, üçüncüye gözaltına alınıyor. Mesela, milletvekili’nin danışmanı olduğu iddia edilen Gölbaşı’nda alınan kişi. Eğer bu soruşturmada bugünden, İstanbul’dan Ankara’ya tetikçiyi götüren, Özel Harekatçı Polislerle birlikte o transporterin geçtiği güzergahtaki yakıt aldığı istasyona kadar devletin bugünden bu kayıtları almış olması gerekiyor. Yarın çünkü kavuşturmaya geçilecek, yargılanmaya başlayacak bu kişiler. Veriler ve deliller toplanmazsa oralardan kendileri başka savunmalar yapmak suretiyle dava dosyasını sulandırarak yargılamanın uzamasını veya tutuksuz yargılanmak üzere dışarıya çıkma noktasına kadar geleceğinden dolayı bugünden bu soruşturma, kavuşturma aşamasında eğer yargılama sağlıklı yapılacaksa, suikasti veya cinayeti yapan kişinin ve daha öncesinde giden keşif yapan kişi ya da kişilerin elektronik denetleme sisteminden ve şehir güvenlik sisteminden, kamera sisteminden görüntüleri, yol boyunca ETS kayıtları, hangi baz istasyonlarının kesişmeleri veya tetiği çeken, tetiği çektirenlerin olay anından sonraki irtibatları ve görüşmeleri, bunları anlayacak, bilgiyi toplayacak ve analiz edecek bir ekibi kurmak suretiyle, saydığım şehirlerle, Emniyet Genel Müdürlüğü’nün bahse konu Daire Başkanlıklarıyla birlikte üst bir akıl oluşturup hepsini birleştirip olayı aydınlatması gerekiyor.

Gökhan İlhan: 14 Mayıs’ta Cumhurbaşkanlığı seçimi ve Genel Seçimler gerçekleşecek. Millet İttifakı’nın iktidarında Sinan Ateş cinayetinin üzerine gidilecek mi? 

Mustafa Böğürcü: Sinan Ateş olayı, benim açımdan MHP’nin kurulduğu günden beri, en büyük kırılmadır. Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı yapmış bir kişi Ankara’nın göbeğinde ölüdürülebiliyorsa, öldürülüyorsa ve faili bu zamana kadar hepsi toparlanıp bitirilemediyse ve bu şekilde devam ederse yapılacak genel seçimlerden sonra CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Genel Başkanımız Gültekin Uysal’ın dediği gibi “Devr-i Sabık” yapılarak bu işlerde parmağı kimin varsa hepsi ortaya çıkarılır, o bürokratlar da eğer siyasi baskı altında olduklarını düşünüyorlarsa ve bu şekilde bir pozisyon alıyorlarsa bu olaylardan dolayı ceza alırlar. Bakın, bir cinayet var ortada bu cinayetin dosyasının zamanı aşımı en az 30 yıldır. Onun için, bugünden, yarın kendilerine sıkıntı olabilecek şekilde ithamlarda bulunulmaması için delilleri, izleri, olayla ilgili fiziki ve elektronik kayıtları güvenlik bürokrasisinin çok iyi tutması, çok dosyayı delillendirmesi gerekiyor. Çünkü Millet İttifakı iktidara geldiğinde, bu dosya A’dan Z’ye nereye kadar uzanacaksa, uzanacak ve hangi merdivenlerden çıkılması gerekiyorsa, oralara kadar çıkılacak. Açık ve net söylüyorum bugün dokunulmaz denen kişiler ters kelepçeyle o merdivenlerden indirilecek. Böyle siyasi söylemle, hamasetle bu işler olmaz. Ortada bir cinayet var. Bu cinayetle ilgili kim ne şekilde, o Özel Harekat Polislerinin polis olurken, referansı olduğu noktasına kadar bu konu incelenir. Bildiğim kadarıyla o Özel Harekat Polisleri 2016 sonrasında polis teşkilatına alınıp, polis yapılan gençler. Onların polis olurken, referans olan kişiler bile dosyalarında mevcuttur. Oraya kadar bu dosyaların incelenmesi gerekiyor.

İlk olay olduktan sonra gözaltına alınan ve daha sonra serbest bırakılan şahıs ve o evin Gölbaşı’nda olması da benim için ilginç Gölbaşı’nda Özel Harekat Daire Başkanlığı, Polis Akademisi, Gölbaşı Kampüsü’nün yanında. Neden Gölbaşı’nda o ev tutulmuş? Gölbaşı’nda gerçek resmi ikameti çıkanlar orada mı oturuyorlar uoksa o ev, Gölbaşındaki Özel Harekat Daire Başkanlığına yakın olmak için mi tutulmuş? bazı kişilerle iletişim kurulması amaçlı bir ortak ofis şeklinde veya başka amaçlarla kullanılan ev sor işareti olarak dosyayla ilgili not aldım. Neden Anıttepe’de değil de? Neden Çankaya’da değil de? Neden Özel Harekat Daire Başkanlığı’nın örneğin, 1 km uzaklığında bir evde polis o kişileri gözaltına almak istedi? Neden tetikçi Gölbaşına gitti? Yani İstanbul’a gelecekse tetiği çeken kişi, neden Gölbaşı’na gitti? Bu anlamda Gölbaşı önemli bir yer.  1989 yılında Polis Koleji’ne girdim. 2005 yılının sonuna kadar polislik yaptım. Polis Koleji ve Polis Akademisi ve Polis teşkilatında çalıştım İstanbul merkezli çalıştığım dönem ve sonrasında hiç bir dönem Ülkü Ocakları Genel Başkanını, Özel Harekat Daire Başkanı ile makamında veya Ankara Emniyet Müdürü ile Özel Harekat Şube Müdürü ile makamında fotoğraflar verdiğini görmemiştim ki, Ülkü Ocakları Genel Başkanı, Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı, Mersin Milletvekili’nin birçok kamu kurumlarının makamlarında fotoğrafları vardı. 2016 yılında tasfiye edilen kadroların yerine alınan kadrolarda hepimiz biliyoruz; Özel Harekat Daire Başkanlığı, MHP kökenli, ülkücü gençlerin daha çok Polis Özel Harekatı tercih etmesiyle bu anlamda 1990’lardaki gibi bir polis teşkilatında yığılma ve bir mensubiyet noktasında yapı kuruldu. Bunun yarının Türkiye’sinde de yine bazı sıkıntılara yol açacağını düşünüyorum. Susurluk döneminde İbrahim Şahin ve o dönemin organize suç örgütleriyle içli, dışlı ilişkisi siyaset tarafından kullanılmıştı. Bugünde bakıyoruz, 2016 yılı itibariyle özellikle Özel Harekat Başkanlığı özelinde görevlendirilen polislerin günün sonunda Sinan Ateş suikastinde, İstanbul’dan Ankara’ya tetikçinin götürülmesinde tutuklanan iki tane polis memuru çıktı. Şimdi o polis memurlarını iddiası ne? “Biz Ankara’ya eğlenmek için gittik.” Ben şimdi merak ediyorum, eğlenmeye gittiler, gittikleri gece kulüplerinin kamera kayıt görüntüleri alınıp dosyaya koyuldu mu? Gittiler orada kimlerle görüştüler? Gece kulübü çalışanın bile ifadesi alınması gerekiyor ya da Transport ile yakıtı hangi kredi kartından aldınız? Hangi benzin istasyonundan yakıt aldınız? Aracı geri teslim ederken yakıtı kim doldurdu geri verdi? Onun için Ankara merkezli, İstanbul ve Mersin emniyetinin de olduğu Emniyet Genel Müdürlüğü, üç daire başkanlığı’nın koordinasyonunda ekip kurulmak suretiyle bu operasyona bakılmalı bu soruşturmaya bakılmalı bu şekilde bakıldığı takdirde daha üst noktalara çıkılacağını düşünüyorum.

0
alk_la
Alkışla
0
sevdim
Sevdim
0
k_zg_n
Kızgın
5
_a_rm_
Şaşırmış
0
be_enmedim
Beğenmedim
Mustafa Böğürcü: Ortada Bir Cinayet Var. Bugün Dokunulmaz Denen Kişiler Ters Kelepçeyle O Merdivenlerden İndirilecek.