Nasıl bir eğitim sistemi?

Kutlu Altay Kocaova

Eğitim, bir ülkenin çocuk ve gençlerinin yetişmesini esâs almasından ötürü, bir ülkenin en önemli konusudur. Sürekli farklı eğitim anlayışları gündeme getirilir, sürekli yeni sistemler denenir. Oysa, genel olarak birbirinin benzeri olan bu sistemler, sorunları çözmediği gibi, büyütmekten başka bir sonuca da yol açmaz.

Peki, öyleyse, nasıl bir sistemin olması gerekir?

Öncelikle anaokullarından üniversiteye kadar organize ve disiplinli bir yapının inşâ edilmesi ve adım adım ilerletilmesi gerekir. Yaklaşık 13 yıllık bir sürece yayılacak şekilde yürütülecek bu sistemin, ilk aşaması anaokullarından başlayacaktır.

Anaokullarının tamâmı, Millî Eğitim Bakanlığı’nın çatısı altında toplanmalı, gündüz bakımevleri, kreşler gibi, bâzıları Âile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın bünyesindeki diğer okul öncesi eğitim kurumlarının da kontrol altına alınması gerekir. Bahçe, oyun alanı, vb. gerekli şartları taşımayan bütün anaokulları kapatılmalıdır. Ayrıca anaokullarının zorunlu ve ücretsiz hâle getirilmesi, eğitimin de yaş ve düzeylerine uygun olarak verilmesi gerekir. Eğitim, bu süreçte tamâmen oyunlarla verilmeli, ancak bir arada yaşamanın kuralları ve gerekleri, bütün öğrencilere öğretilmelidir. Böylece hem yaşının gereği eğitimi almak, hem ilkokula hazırlanmak, hem bir arada yaşamayı öğrenmeleri mümkün olacaktır.

İlkokul eğitimi, tamâmen oyun ve spor, okuma-yazma, okuduğunu anlama, temel matematik, toplumsal kurallara ve san’at derslerine ayrılmalıdır. Dört yıllık süreç içinde hiçbir şekilde sınav yapılmamalı, not verilmemelidir. Öğrenciler, okumaya, yazmaya teşvîk edilmeli, merâk duyguları körüklenmeli ve bu duyguları, bilimsel merâka yönlendirilmelidir. Yaptıkları çalışmalar ise sınıf öğretmenleri tarafından fotoğraflanarak, e-okul sisteminde arşivlenmelidir. Bu süreçte de ilgili öğretmen tarafından çalışmayla ilgili değerlendirmeler (çok iyi, iyi, geliştirilebilir gibi) sisteme işlenmelidir. Okulda geçen sürenin yarıya yakını spor ve oyun ile san’at derslerine ayrılmalıdır.

Ortaokul eğitimi ise anadil eğitimi (Türkçe), temel bilgi dersleri, spor dersleri ve san’at dersleri olarak belirlenmelidir ve okul süresi buna göre belirlenmelidir. Okulda geçen sürenin yarısı, spor ve san’at dersleri olurken, kalan yarısı da anadil eğitimi ve temel bilgi dersleri olacak şekilde düzenlenmelidir. Öğrenci, anadil eğitiminde yazmaya ve hattâ yazarlığa, temel bilgi derslerinde de bilimsel araştırmaya yönlendirilmelidir. Ayrıca bütün derslerde okumaya teşvîk edilmelidir. Bu süreçte de herhangi bir şekilde sınav yapılmamalı ve not verilmemelidir. İlkokuldan beri süregelen şekilde, öğrencilerin çalışmalarının arşivlenmesi devâm etmelidir. İlgili dersin öğretmeni, çalışmalarla ilgili değerlendirmesini sisteme işlemelidir. Liseye yerleştirme ise buna göre gerçekleştirilmelidir. Sportif çalışmalarıyla öne çıkan bir öğrenci, spor liselerine; san’at çalışmalarıyla öne çıkan bir öğrenci, san’at liselerine; akademik çalışmalarıyla öne çıkan bir öğrenci, akademik liselere; teknik ve meslekî çalışmalarıyla öne çıkan bir öğrenci, meslek ve teknik liselere e-okul sistemi üzerinden yönlendirilmelidir.

E-okul sistemindeki çalışmalarına göre yönlendirilen öğrenci, yaşadığı evin konumuna göre e-devlet sistemi tarafından, yönlendirme raporlarına göre yerleştirilmelidir. Liseye başlayan öğrenci, yetenek ve ilgisine göre eğitim görmelidir. Bununla birlikte spor ve san’at liseleri dışındaki liselere yerleştirilen öğrencilerin, ders sa’âtlerinin %25’ini spor ve san’at dersleri oluşturmalıdır. Kalan süre de yerleştirildiği alandaki derslere göre belirlenmelidir. Akademik derslerin oranı ise, akademik liselerin dışında, %25 ile sınırlı tutulması gerekir. Meslek ve teknik liselerinde de hem okul içinde üretime ve çalışmaya, hem okul dışında üretime ve çalışmaya imkân sağlanmalıdır. Günümüzdeki staj şartları, öğrenci lehine iyileştirilmeli ve öğrenci, üretime yönlendirilmelidir. Spor liseleri ise aynı zamânda birer alt yapı spor kulübü olarak tanımlanmalıdır. Böylece yetiştirilen sporcu öğrencilerin, transfer olmaları, bu okulların para kazanmalarını da sağlayacaktır. Böylece liseler, uzmanlık okulları hâline gelecektir. Bu süreç içinde de herhangi bir şekilde sınav yapılmamalı, not verilmemelidir. İlkokuldan beri süregelen şekilde, öğrencilerin çalışmalarının arşivlenmesi devâm etmelidir. İlgili dersin öğretmeni, çalışmalarla ilgili değerlendirmesini sisteme işlemelidir.

İlkokuldan i’tibâren lisenin sonuna kadar bütün öğrenciler, ayda bir defâ olmak üzere bulundukları şehir ve yakın şehirlerdeki millî alanları (Şehîdlikler ya da Anıtkabir gibi), müzeleri, doğal alanları ziyâret etmeli. Böylece bir yandan öğrencinin millîyetçi Türk kimliği güçlendirilirken, bir yandan da bilimsel ve çevreci karakterin de kazandırılması gerekir.

Bu sürecin tamamlanmasından sonra ise yapılan çalışmaların toplamına ve değerlendirilmesine göre üniversite yerleştirilmesi yapılmalıdır. İlkokuldan beri süre gelen çalışmaların değerlendirmesiyle, öğrencinin seçeceği üniversite ve bölüme yerleştirme yapılmalıdır. Tabiî, bunun başarılı olması için öncelikle var olan üniversitelerin çoğunun kapatılması gerekir. Meselâ Türkiye’de dört üniversite (Gazi, Dokuz Eylül, Marmara, Erzurûm Atatürk) dışında bütün eğitim fakülteleri kapatılmalıdır. Fen Edebiyat fakülteleri ve diğer bölümler üzerinden öğretmen alınmamalıdır. Bu dört üniversitede ise beş yıl boyunca lisans bölümlerine öğrenci alınmamalı, sâdece yüksek lisans eğitimi verilmelidir. Beş yıl sonra ise, her bölümde elli öğrenciyi geçmeyecek şekilde öğrenci alınmalıdır.

Bu arada ilkokuldan liseye kadar, oturdukları eve göre e-devlet sistemi üzerinden yerleştirilmelidir. Her öğrenci, evine en yakına okula gitmelidir. Bunun için ise okul servisi uygulaması, engelli ya da ihtiyâç duyan çocuklar dışında, kaldırılmalıdır. Bu öğrencilerin okul servislerinin ücretleri ise Millî Eğitim Bakanlığı tarafından karşılanmalıdır. Ayrıca e-devlet sistemi üzerinde yaşanacak adres değişikliği durumunda ise yeni adresine en yakın okula yerleştirme, otomatik olarak yapılmalıdır. Ancak sene ortasında ya da sonunda öğrencinin mağdûriyet yaşamaması için sistem, altı aylık bir süre tanımalı ve bu altı ay dolduğu ân i’tibâriyle öğrencinin kaydı, yeni okuluna aktarılmalıdır.

Bu sistem, elbette çok ciddî bir disiplin, azim ve istek gerektiren bir sistemdir. En büyük zorluğu ise uzun bir sürece ihtiyâç duyuyor olmasıdır. Anaokulundan lisenin sonuna kadar sürecek 13 yıllık sürecin sonunda, üniversite giriş sisteminin de yenilenmesiyle birlikte yaklaşık 15 yıla ihtiyâç duyan bir sistemdir. Bununla birlikte mâliyet noktasında, günümüzde var olan ya da önerilen sistemlerin tümünden daha ekonomik olduğu da ortadadır. Günümüzde dershâneler, dershâne hâline gelmiş özel okullar, özel ders veren öğretmenler, sınavlara hazırlık yayıncılığı, sınavlara giriş ücreti gibi ücretlerin yarattığı ekonominin yıllık milyarlarca Türk lirasını bulduğu göz önüne alınırsa, ekonomik sebeplerle de ne kadar önemli olduğu görülecektir.

Ayrıca devletin elinde bütün öğrencilerin ilgi ve yeteneklerine ilişkin, muazzâm bir veri kaynağı olacak. Devletin ihtiyâç duyduğu bütün alanlarda, gerekli elemanın bulunması, görevlendirilmesi ve desteklenmesinin de önü açılmış olacaktır.

1 Şubat 2023

KUTLU ALTAY KOCAOVA

0
alk_la
Alkışla
0
sevdim
Sevdim
0
k_zg_n
Kızgın
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
be_enmedim
Beğenmedim
Nasıl bir eğitim sistemi?