Doktora ve akademik çalışmalarımdan dolayı amcalar hakkında uzun süredir yazmayı planladığım yazıları yazamıyordum. Nihayet geçtiğimiz aylarda sevgili Serkan Akgöz’ün ısrarıyla Sabit Haber’de bazı hatıralarımızı kaleme almaya karar verdim. Bu hatıraların ilkini de 6 yıl önce 3 Ocak 2017 tarihinde aramızdan ayrılan sevgili Erk amca’ya ayırmak istedim.
Erk amcayla alakalı hatıralarıma geçmeden önce belirtmek istediğim bir husus da amcalarla yaptığımız pek çok sohbeti, yaşadığımız pek çok olayı kesinlikle kaleme almayı düşünmüyorum. Buna hem gerek yok hem o anıların üzerinden yıllar geçtiği için artık bulanıklaştı hem de bazı hatıralar tamamen kendimizle birlikte gitmek zorunda. Buna rağmen başta Erk amca olmak üzere bugün hiçbiri aramızda bulunmayan Türkçülüğün önemli isimleri hakkında yazabileceğim çok şey var. Bunları her ay olmasa bile birkaç ayda bir bu sütunlarda yazmaya devam edeceğim.
2003 yılının yaz aylarının sonuna doğru, galiba Eylül ya da Ekim ayında, Cağaloğundaki Rüstem Paşa Medresesinde Orkun Vakfı’nın düzenlemiş olduğu Kıbrıs Türklüğü hakkındaki bir panele katıldık. O tarihlerde Orkun Gençleri olarak anılan gruba en son dahil olanlardan birisi olduğum için henüz “amcalar”la tanışma fırsatım olmamıştı.
Güneşli bir günde medresenin kapısından girdiğimde içeride 40-50 kişilik bir kalabalık vardı. Arkadaşlar organizasyon için sağa sola koşuşturuyordu. O sırada arkadaşlardan biri, yeni gelen bir arkadaşı uzun boylu, siyah takım elbiseli, altmışlı yaşlarındaki bir beyle tanıştırıyordu. Uzun boylu beyefendi elini arkadaşa uzattı ve “Merhaba” dedi. “Ben Erk!”
O an donup kaldım. Böyle isimlerini Atsız’ın yazılarından okuduğum, sonrasında da Orkun Gençlerindeki arkadaşlardan işittiğim insanlarla aynı ortamdaydım. Bu benim için hayatımın en önemli anlarından birisiydi. Utana sıkıla ben de Erk amca’nın yanına gittim. O sırada yanımızdaki arkadaşlardan birisi vasıtasıyla ben de amcayla tanıştım. Tanışış o tanışış.
Ertesi yıl, Elbirliği Derneği olarak hazırladığımız Atsız Belgeseli için röportaj yapmak üzere cümbür cemaat amca’nın Bostancı’da bulunan evine gittik. Rahmetli Yüksel yengemizle de o akşam tanıştım. Üzerinden neredeyse 20 yıl geçti ama çok keyifli bir yaz gecesi olduğunu hatırlıyorum.
Uzun yıllar özellikle bayram günleri, eğer Istanbuldaysam mutlaka ziyaretlerine giderdim. Bir bayramda Istanbul dışında olduğum için ziyaretlerine gidememiştim. Bayramdan birkaç gün sonra telefonla görüştüğümüzde “Yüksel yengen sen gelmeyince bayram olduğunu anlamıyoruz diyor” demişti.
Yüksel yenge’yi 2015 yılının Ocak ayında, Erk amcayıysa 2017 yılının Ocak ayında kaybettik. Artık bayramlarda ziyaret edecek büyüklerimiz kalmadı. Zaten bayramlar da bayram olmaktan çıktı. TTK
Günü geldiğinde Tanrı Dağ’da buluşuruz mutlaka
Adil YILMAZ