Buğra Atsız kimdir ? sorusu vatandaşlar tarafından merak ediliyor. Biz de haberimizde Buğra Atsız kimdir? sorusuna yanıt aramaya çalıştık. İşte Buğra bey hakkında merak edilenler ve yanıtlar…
Buğra Atsız kimdir
14 Temmuz 1946’da İstanbul’da doğdu. Türkçü fikir adamı ve Edebiyat öğretmeni Nihâl Atsız ile Tarih Öğretmeni Bedriye Atsız’ın ikinci oğlu olarak dünyaya geldi. Buğra bey, babası gibi Türkçü fikriyata sahiptir. Avusturya Lisesi’nde öğrenim gördü. Ardından annesi Bedriye Atsız’ın görev yaptığı Almanya’ya giderek burada Türkoloji eğitimi aldı.
Almanya’dan yayın yapan Radio Liberty’de uzun yıllar görev yapan Atsız, 90lı yıllarda Türkiye’ye geldi. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nde bir dönem öğretim görevliliği yapan Buğra Atsız, Türkiye’den ayrılarak halen yaşamakta olduğu Kanada’ya taşındı.
Buğra Atsız, Nildan Atsız ile evlidir. Aydolu ve Maya adında iki çocuğu olan Buğra Atsız, Kanada’da yaşamakta ve buradan çalışmalarına devam etmektedir.
Eserleri
Atsız’ın Vecihi Tarihi ve Ahmed Bin Ya’kub Tarihi adında yayımlanmış 2 kitabı vardır. Bunlar dışında Buğra Atsız, birçok dergide köşe yazısı kaleme almıştır. Halen http://bugra-atsiz.blogspot.com/ blog adresinde Atsız’ın yazıları yayımlanmaktadır.
Yazılarından parçalar
Son zamanlarda Türklerde askerlik konusu üzerine epey eser yayınlandı. Hepsini olmasa bile çoğunu gözden geçirme imkânına sâhip oldum. Genellikle askerî teşkilâtlanma ve silâhlar üzerinde durulan bu çalışmalarda Türklerin kullandıkları harp hîlelerine raslamadım. Tabiî gözümden kaçırmış olabileceğimi de itiraf ediyorum. Burada Osmanlı kaynaklarınından aldığım örneklerle Türklerin savaşırken ne gibi hîlelere başvurduklarını ele almak istiyorum. Kaynaklarda örnek olarak ele aldığım pasajlardaki dili de değiştirmeyip olduğu gibi bıraktım. Böylece okuyucu da zamanla dilin ne gibi değişikliklere uğradığı hakkında bir fikir edinir diye düşündüm.
Tamamını okumak için tıklayın.
Ertesi sabah Şevket Bülent Yahnici’nin ve Kıbrıs’taki refiki Akın Aktaş’ın telefonuyla uyandınlıp kahvaltıya götürüldük.
Girne’nin güneyinde küçücük bir dağ lokantasında ben önce iyi kızartılmış bir biftek üzerinde iki yumurta kınlmış ve yanında patates püresi (kızarma da ol abilirdi) ve bir kahve ısmarlayıp şöyle güzelce bir Alaskalı oduncu kahvalnsı ısmarlamaya kalktıysam da arkadaşlar benim bir daha Kıbrıs’a sokulmamam için ellerinden geleni yapacaklarıyla tehdit edince bu fıkrimden vaz geçtim ve misafir umduğunu değil, bulduğunu yer fehvasınca hellim peyniri, yumurta, yeşil soğan ve bira gibi daha ma’kul gıda maddeleriyle kıyafet ettim ve havanın sıcaklığı dolayısıyla dışanda oturup kalıvaltı ederken beni evlat edinen tekirle peyrurimi paylaşnm. Sonra Girne’de Mehmet’le limanı dolaştık. Marsilya’yı veya Portofirıo’yu andıran resim gibi yer. Hatta limana bakan taş binalardan birinin en üstkatında kendime birdaire bile seçtim.
Tamamını okumak için tıklayın.
İçindekiler
