Mustafa Böğürcü: SADAT bugün tehlikedir Türkiye için, çünkü kuruluşu ve vermiş olduğu hizmetler açısından soru işaretleri ve karanlık noktaları olan bir şirkettir.

featured

28 Şubat denilince akıllara 1997 yılında yaşanan “Post Modern Darbe” olarak tarihe geçen süreç gelir. Peki, ne olmuştu o süreçte? Milli Güvenlik Kurulu’nun toplantısı sonrasında, “İrtica”ya karşı başlayan ordu ve bürokrasi merkezli süreçte, Refah Partisi Genel Başkanı Necmettin Erbakan’ın başbakan, Doğruyol Partisi Genel Başkanı Tansu Çiller’in dışişleri bakanı ve başbakan yardımcısı olduğu “REFAHYOL” hükümeti dağılmış, Necmettin Erbakan’a siyasi yasak getirilmiş ve Refah Partisi kapatılmıştı.

Bugün gelinen süreçte ise, 28 Şubat 2012 yılında kurulmasından dolayı sık sık gündeme SADAT gelir. Toplum tarafından merak edilen, gizemini koruyan, kafalarda soru işareti bırakan SADAT hakkındaki sorulara cevaplar aranmaktadır.  Kimine göre, “28 Şubat süreci”nin intikamını almak için kurulan, “iktidar partisinin silahlı gücü” olarak lanse edilen SADAT, kimine göre ise, Yurtdışına verdiği askeri hizmetlerle ülkeye döviz kazandıran bir şirkettir.

SADAT hakkında merak edilenleri, Türkiye’nin önemli güvenlik uzmanlarından biri olan, Demokrat Parti MKK Üyesi Mustafa Böğürcü, Gazeteci-Sabithaber.com köşe yazarı Gökhan İlhan‘a anlattı.

“Türkiye’de gözlerden kaçmış olabilir. ‘Black Hawk Security’ isminde bir şirket kuruldu.”

Sadat’ı anlayabilmek için Türkiye’nin 2006 yıllarına gitmek gerekiyor. 2006 yılında Mersin Limanı üzerinden Irak’ın Kuzeyine ve diğer Avrupa ülkelerine yapılan ticarette lojistik anlamında, tırların yakılması olayları vardı. Türkiye’de gözlerden kaçmış olabilir. “Black Hawk Security” isminde bir şirket kuruldu. Bu şirket, aynı zamanda Mersin Limanı’ından taşınan malın Cizre, Silopi üzerinden Kuzey Irak tarafına geçmesi ve oradan güvenli bir şekilde Basra bölgesi’nden bahsetmiş olduğum ülkelere gitmesi anlamında, güvenliği sağlama noktasında, aynı Amerika’daki paralı, güvenlik askeri şirketi gibi yapılanmayla kuruldu. Ardından Silopi’de bulunan çok büyük bir arazide lojistk merkezi kurma noktasında arazi satın aldılar. O dönem eski emekli MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun’un da Black Hawk Security şirketi’nin danışman kadrosu’nda olduğunu, açık kaynaklarda görüyoruz. Şirketi kuranlarda ABD’nde, Türkiye’nin Genel Kurmay ve Milli Savunma Bakanlığı’nın savunma sanayii ile ilgili ithal etmiş olduğu silahların alımında uzlaşmazlık çıktığında Türkiye adına bahsekonu şirketlerin uyuşmazlıkları çözmesi anlamında hukuki mücadele veren, hukuksal hizmet satan bir şirketti. Bu şirket kurulduktan 6 ay sonra Ankara merkezdeki ofislerinde bir silahlı yaralama olayı ve içerinde emekli askerlerde vardı. Çünkü, bu işi yapabilmek için; güvenlik bürokrasisi’nde askeri erkanda emekli olmuş askerlerin olması gerekiyordu. Sınır ötesine kadar hizmet satılacaktı. Maalesef, bu şirket anlaşmazlıklar ve Silopi’deki arazinin alımıyla, satımıyla ilgili, oradaki aşiretlerle olan sıkıntılardan dolayı kapatıldı. Daha sonra AK Parti’nin Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Ben Büyük Ortadoğu projesinin eşbaşkanıyım” dedi ve daha sonra meydana gelen Arap Baharı’nın oluşmasında Türkiye bir şekilde işin içerisindeydi. Desteklediği ülkeler ve muhalifler açısından Büyük Ortadoğu Projesi ve Arap Baharı’nda, Libya’da, Irak’ta, Suriye’deki muhalif olan aşiretlerin eğit, donat faaliyetlerinin yapılması anlamında paramiliter yapının güvenlik anlamında oluşması gerekiyordu. Nitekim, 5188 sayılı Özel Güvenlik Kanunu, Türkiye’de 2004 yılında çıktı. Özel Güvenlik Kanunu’nun amaç ve kapsamı Türkiye’de alışveriş merkezleri, park bahçeler, inşaatlar, mezarlıklar gibi yerlerin korunması anlamında güvenlik hizmeti vermekti. 5188 sayılı kanunun 2. aşamasında, aynı ABD, İngiltere, Rusya’da ve İsrail’de olduğu gibi paralı özel güvenlik askeri şirketlerin ruhsatlandırılması ve bu alanda da Türkye’de bir faaliyet yapılması düşünülüyordu. Devamında da dedektiflik yasası çıkartılması düşünülüyordu. Bu yasaları Türkiye çıkartamadı. Yeni regülasyonlar yapılamadığı için ve o dönemde Arap Baharı’nında yaklaşmasıyla mecbur olarak bir Savunma Sanayii Danışmanlık Şirketi adı altında SADAT isminde, bugün ülkeyi yöneten siyasi iktidarın tercihleri doğrultusunda, Adnan Tanrıverdi, 28 Şubat sürecinin “Mağduru” gözüken bir kişi üzerinden SADAT (Savunma Sanayii Danışmalık Şirketi) kuruldu.

“28 Şubat’ın mağdur”ları olarak gözüken SADAT’ın ticari sicil gazetesindeki kuruluşu 28 Şubat 2012 olarak gözüküyor.”

SADAT, Güvenlik şirketi olarak kurulsaydı. Az önce bahsetmiş olduğum hizmetleri satabilirdi sadece. O hizmetleri satmaya talip olduğu takdirde zaten Emniyet Genel Müdürlüğü, Özel Güvenlik Daire Başkanlığı ve kırsalda hizmet veriyorsa Jandarma’nın içerisinde Özel Güvenlik Daire Başkanlığı tarafından denetlenmesi gerekiyordu. Ama burada dikkat edilmesi gereken ayrıntı şu; Danışmalık şirketi olarak kuruldu. Ve ne oldu? Irak’ta, Suriye’de ve Libya gibi ülkelerde bu aşiretlerin Türkiye’nin desteklediği Büyük Ortadoğu Projesi kapsamındaki grupların eğitilmesi ve donatılması noktasında, Türkiye dışına hizmet vermesi sağlandı. Açık kaynaklara baktığımda SADAT’ın kuruluş tarihine bakıldığı zaman algı yaratılmış, asimetrik psikolojik harp teknikleri çerçevesinde 28 Şubat 2012 yılında kuruluyor. “28 Şubat’ın mağdur”ları olarak gözüken SADAT’ın ticari sicil gazetesindeki kuruluşu 28 Şubat 2012 olarak gözüküyor. Orada da bir algı yaratılmış bakıldığı zaman, SADAT, hatırladığım kadarıyla İstanbul, Avcılar ilçesinde bir binada faaliyet gösteriyor şeklinde kuruldu. Hatta o tarihlerde ilk ODA TV bunu haber yaptı, “SADAT şirketi kuruldu” diye. O dönemlerde özel güvenlik şirketlerine, hem yakın koruma eğitimi veriyorum. Hemde uyuşturucu eğitimi veriyorum. Acaba dedim SADAT’ta güvenlik şirketiyse, gideyim onlarlarda görüşeyim onlarada ders vereyim. Ardından bir inceledim ki, Bu paramiliter yapılanmada, sabotaj’dan tutunda, askeri eğitim veren bir şirket olarak gördüm. 2005 yılında polislği bıraktım. 2006 yılında Tepe savunma ve güvenlik sistemleri şirketinde çalışmaya başladım. Kuzey Irak’taki sunni bir aşiretin liderlerinin korunması noktasında Türkiye’den yakın koruma eğitimi alma işi geldi. Kerkük merkezli aşiret bunu Türkiye’den talep ediyor. Milli Savunma Bakanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı üzerinden “Tepe savunma ve güvenlik sistemleri şirketi bu hizmeti verebilir” şeklinde bir onay çıktı. Ben de yakın koruma uzmanı ve eğitimcisi olduğum için bu işin başındaki direktör ile araştırmaya başladık. Türkiye’ye bir grup gelecek. Türkiye’de yakın koruma hizmeti eğitimi vereceğiz ve dönecekler. Kendi şehirlerinde aşiretin liderlerini koruyacaklar. Gelen gruba yakın korumayla ilgili arapça ders anlatılacak. Mardin, Şanlıurfa bölgesinde arapça konuşan var ama Türkiye’de arapçayı okuyup, yazanı bulamıyoruz. Bu anlamda Türkiye bu coğrafya’da hizmeti verebikecek noktada imkan ve kabiliyete sahip değildi. Nitekim bireleri bulundu. Devletin izni ve onayı doğrtulsunda, hizmet satmak suretiyle Ankara’ya yaklaşık 20 kişilik özel gruba yakın koruma eğitimi verdi ve bölgelerine tekrar geri döndü. İsrail’e gittiğinizde bu işten milyarca dolar para kazandığını, ABD, Teksas eyaletinde bu işi yapıyor. İngiltere’de ve Fransa’da lejyoner askerler var. Türkiye’de bu konuda, Arap Baharıyla birlikte alan var ama nasıl yapılacağını bilmiyor. İşte SADAT’ın kurucuları bu anlamda ülkeyi yöneten siyasi iktidarın telkinleri ve tavsiyeleri doğrultusunda bu şirketi kurdular. 17-25 Aralık ve devamında hain darbe girişimi, MİT tırlarını yakalanması olayı da Türkiye’nin eline yüzüne bulaştırdığı, o zamanki cemaatçi yapılanmanın devlet içersindeki öbeklenen grubun afişe ettiği bir durum. Devletin tabiki istihbarat teşkilatları bazı yapmış olduğu eylem ve davranışlarda devletin ortada gözükmemesi için bazı şirketlere veya grupları kullanır bu dünya’nın heryerinde var. O olayda MİT açığa çıktı. Eğer bunu şirket yapıyor olsaydı bu durum o şirketin sorumluluğunda olacaktı. SADAT bu çerçevede kuruldu. Verdiği hizmetlere bakarsınız, Türkiye içersinde bu hizmetleri verme yetkisi yok. Türkye’ye getirip birilerini eğitme ruhsatı yok. Bu hizmeti hep dışarıda yaptı. Dikkat edin, bir hizmeti satarkende “dışarıya satıyorum” diyorlar.

“Bir suçu ve suçluyu ortaya çıkarmak istiyorsanız, para trafiğini takip edeceksiniz.”

“28 Şubat’ta mağdur” olduğu düşünülen din motifli siyasetinde etkisiyle, bugün ülkeyi yönetenleri ben, din motifli siyaset yapanlar olarak görüyorum. Bu şirket kuruldu. Savunma sanayii milyar dolarların döndüğü bir sektör. Bu konuda o coğrafyada önce aşiretlerin korunması anlamında ve yanına çekilmesi anlamında eğitim ve daha sonra paramiliter eğitim verme anlamında bir hizmet satmaya başladı. Libya’dan, Suriye’den, Irak’tan bu şirketin milyarca dolar para kazandığı iddia ediliyor. Seçimlerden sonra SADAT incelenecek, hangi gruplara veya şirketlere “danışmanlık hizmeti” adı altında sözleşme yapmış, bu sözleşmelerin maliyeti, mahiyeti ne? Buradan ne şekilde, ne kadar para kazanmış, bunların hepsi ortaya çıkacak. Ben hep söylüyorum, Bir suçu ve suçluyu ortaya çıkarmak istiyorsanız, para trafiğini takip edeceksiniz. Para trafiğini takip ettiğiniz takdir de suçu da, suçluyuda ortaya çıkartırsınız. İşte devreye kim girecek? Masak girecek, Maliye Bakanlığı girecek, Ticaret Bakanlığı girecek. Ticaret kanununa göre doğru kurulmuş bir şirket mi? ve yapmış olduğu sözleşmelerden sonra güvenlik bürokrasisinde Emniyet Genel Müdürlüğü devreye girecek. KOM Daire Başkanlığı devreye girecek, Jandarma KOM Daire Başkanlığı devreye girecek ve Masak, “Doğru bir ticaret yaptığı mı?” Para trafikleri, Orta Doğu coğrafyası’nda verilen hizmetler karşılığında gelir ne şekilde Türkiye’ye trafnser edildi? Bu konuların hepsi gün yüzüne çıkacak. Burada benim için önemli ve kıymetli gördüğüm nokta CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun SADAT’ın önüne gitmesi, hem stratejik bir hareketti, hem de doğru bir politikaydı. şeklinde okuyorum. Hem toplumun gözünde “Bakın böyle bir paramiliter yapı var. Bu paramiliter yapı, Türkiye’nin dışında hizmet sattığını beyan ediyor ama Türkiye’de de yapılanması olduğu konusunda duyumlarım ve gözlemlerim var.”  şeklinde topluma dikkat çekme anlamında önemli bir stratejiydi. Hemde Kemal Kılıçdaroğlu şunu demiş oldu,” Sizi biliyoruz, sizin yaptığınız faaliyetlerden, eylem ve davranışlardan haberimiz var ve biz iktidara geldiğimizde sizinle ilgili hukuk çerçevesinde gereğini yapacağız” Bunun üzerine SADAT telaşlandı ve TV100 kanalında, Kemal Kılıçdaroğlu’nun Uğur Dündar ile yapmış olduğu röportaj esnasında, reklam verdi. Türkiye’deki her televizyonun reklam müdüründen, Genel Yayın Yönetmenine kadar herkes bilir ki, Alkol ve tütün ürünlerinin reklamının yasak olduğu gibi, Türk ticaret kanununda, savunma sanayii ile silahla ilgili reklam vermekte yasaktır. Burada ne oluyor? Hem Kılıçdaroğlu’na gözdağı vermek, hem de “Siz bizi deşifre ettiniz. Biz de size amiyane tabirle gol attık” ki sosyal medya, Twitter üzerinden mesaj yayımladılar, SADAT’ın sahibinin oğlu olan Yönetim Kurulu Başkanı, siyaseti bu anlamda konsolide etmek, toplumada “Ne olursa olsun, biz buradayız.” imajı yaratma noktasında bir algı çalışması yarattılar.

“Evet SADAT şu anda Türkiye için tehlikedir”

Seçimlerden sonraki kısma gelirsek, ben iyi taraftan iyi niyetli düşünüyorum. Devletin kolluk güçlerini ve silahlı kuvvetlerinin içerisinde her ne kadar eleştirdiğim üst düzey güvenlik bürokrasisinde kişiler olsa da namuslu, işini yapan, liyakatli kişilerin olduğunu düşünüyorum. Seçimin doğru bir şekilde yapılacağını, bu anlamda seçimin namusunun onlarda olduğunu, seçim güvenliğini sağlayacaklarını düşünüyorum. Seçimden sonra da sandıktan Millet İttifakı ezici bir çoğunlukla, oyların yüzde 60’ına yakınını aldığı takdirdeki, alacağını düşünüyorum. Bu tür yapıların ülkede iç karışıklık çıkartma veya seçim sonrasında sabote etme noktasında hareket edebilme cesaretinin olacağını düşünenlerden değilim. Türkiye Cumhuriyeti devleti, yönetme aklının çalışacağını ve seçimlerden sonrada sükunetin ve asayişin sağlanacağını eğer biz Millet İttifakı birleşenleri olarak, İstanbul seçimlerinde bunu gördük. Ezici çoğunlukla iktidarı alırsak sandıkta, bu şirkettir, bu bir noktadır, elimize silgiyi alırız, Türkiye Cumhuriyeti devletini yöneten o günkü siyasi irade olarak, eğer suç işlemiş faaliyetleri varsa tahtadan sileriz ve yolumuza bakarız. Bu konuda halkın, korku, panik, endişeli olmaması gerektiğini düşünüyorum. Bizim seçimi açık ara ile kazanmamız ve “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem”e geçmek. Sağlıklı bir şekilde Türkiye’nin tekrar demokrasi yolculuğunda raydan çıkan treni, tekrar raya sokma gibi bir sorumluluğumuz var. Biz o yönde çalışacağız. Çalışmamız gerekiyor. Evet SADAT bügün tehlikedir Türkiye için, çünkü kuruluşu ve vermiş olduğu hizmetler açısından soru işaretleri ve karanlık noktaları olan bir şirkettir. Bu şirketin elde etmiş olduğu gelirlerin incelenmesiylede, kimler hangi siyasi yapılanmalar nemalandı? Kimler bu işten zenglik sağladı? hepsi ortaya çıkartılacak, çıkartılması gerekiyor. Temiz toplum için, biz o yüzden diyoruz Demokrak Parti olarak Devr-i Sabık yaratacağız.

Söyleşi: Gökhan İlhan

İçindekiler

0
alk_la
Alkışla
0
sevdim
Sevdim
0
k_zg_n
Kızgın
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
be_enmedim
Beğenmedim
Mustafa Böğürcü: SADAT bugün tehlikedir Türkiye için, çünkü kuruluşu ve vermiş olduğu hizmetler açısından soru işaretleri ve karanlık noktaları olan bir şirkettir.