Pontus’ta Hesaplaşma

featured

Kıymetli okuyucular, bu yazımızda Türkiye’nin mühim mütefekkirlerinden Necdet Sevinç’in Pontus’ta Hesaplaşma adlı kitabını tanıtacağız.

Kitap, “Gaflet, Dalâlet ve Hatta…” adlı bölüm ile başlamaktadır. Bu bölümde Sevinç, Batı ve Demokrasi mevzusunu değerlendirmekte, Türkiye’de ise Türklüğe karşı olan saldırılan menşei ve bunların ne denli saldırılan olduğuna dair çıkarımlarda bulunmaktadır. Emperyalist ve onların kuklası olan çetelerin Türkiye’de gerçekleştirdiği faaliyetlere geniş yer veren yazarımız, emperyalizmin Türkiye’de ve Türk Dünyası üzerinde proje ve çalışmaları konusuna da büyük yer ayırmıştır. Türkiye’de zaman zaman gündeme gelen ve Türk düşmanlarının dillerinden düşmeyen “Türklük” ve “Türkiyelilik” meselesi hakkında şöyle açıklama yapmaktadır: “Türk yok, Türkiye varmış! La havle ve la… Türk yoksa ben kimim? Adriyatik sahillerinden Çin Seddi’ne kadar uzayan muhteşem coğrafyada 200 küsür milyon insanın konuştuğu kimin dili? Herhalde Türkiye’nin muhtelif etnik unsurlardan meydana gelen bir sosyal mezbeleklik olduğunu kabul ettirmekle görevlendirilen bazı piyonların ortaya çıkıp, Türklüğün yerine Türkiyelilik kavramını yerleştirmek isteyeceğini tahmin etmiş olmalı ki bakın Atatürk ne demiş: ‘Benim hayatta yegâne fahrim, servetim Türklükten başka bir şey değildir’ Bakın ne demiş? Demiş ki ‘Türklük esastır!’ (s.11)
Necdet Sevinç, bu bölümde kitabın yazılış amacını şöyle açıklamaktadır: “Bu kitap, esas olan Türklüğü 47 etnik unsurdan sadece biri haline getirip, Türk evladını hâkim konumdan çıkararak Türkiye’yi sahipsiz ve savunmasız bırakmak isteyen gizli servisleriyle onların yerli işbirlikçilerinin Kuzeydoğu Anadolu’da yürüttüğü faaliyetlere milli dikkati çekmek için yazılan bir alarmdır!”
“Bizler Uyurken” adlı bölümde Pontus Meselesinin doğuşu, burada çeşitli emperyalist ülkelerin siyasi, askeri, dini, etnik, kültürel manadaki faaliyetleri hakkında geniş bilgi verilmektedir. İngiliz Kraliyet Ailesi’nin finanse ettiği Küçükasya Araştırmaları Merkezi ve Pontus Araştırmaları Komitesi gibi örgütlerin, folklorik ve etnografik malzemeleri ve bunların kullanım amaçları hakkında bilgi veren Sevinç, kullanılmaya başlanacak zaman hakkında da ‘Sovyetlerin yıkılışı’nı belirtmiştir.
Küçükasya Halkları Toplantısı ise Türk milleti ve devletinin bütün düşmanlarının ortak hareket ettiği bir toplantı olup, terör örgütlerinin bölgesel sorumluları iştirak etmiştir. Toplantıya Göçeada ve Bozcaadalılar adına Hristoforus Hristoforidis, İstanbul değil Constantinapolis adına Yorgios Levkaro, Trakyalılar adına Sotiris Passas, Ermeniler adına Nezaret Berberyan, Hatay Arapları adına Ahmet Askar, PKK adına Yunan Kürdistan Komitesi başkanı olarak tanıtılan Andonis Naksakis ile Yunanca Kurdahos ismini soyadı olarak kullandığını öğrendiğimiz Ali, Konyalı Rumlar adına Kosta Hacıandonios, Lazlar adına ise Temel Karadeniz gibi isimlerin katıldığını ve toplantının içeriğini, katılan şahısların etkinliği ve faaliyetlerini belirtmekle birlikte, kukla olduğunun en açık örnekleri olarak da bazı şahısların temsil ettiği halk ın dilini bile bilmediğini görmekteyiz.
Pontus Örgütlenmesi meselesi hakkında da geniş bilgileri bizlere aktaran Sevinç, örgütlenmenin basit ve yapay olmadığını gözler önüne sermektedir. Çünkü, bu örgütlenmenin temel amacı Miryokefalon’dan beri Türkleri Türkiye coğrafyasından atmaktadır. Yazar, faal olarak çalışan 176 Pontus derneğinin olduğunu tamamının Pan Helenik Pontuslular Derneği ve Güney Yunanistan Pontuslular Dernekleri Federasyonu’nun çatısı altında toplandığını belirtmektedir. Yunan Başbakanı Konstantis Karamanlis, 1974’te Selanik Fuarı’nın açılışında şu konuşmaları yapmıştır: “Bugünkü gücümüzle Türkleri savaşarak yenmemize imkân yok. Mücadelemizi her çareye başvurarak sürdüreceğiz, Türklerin yaralarını kaşıyıp, kanatacağız!” Konstantis’in belirttiği üzere, artık cephe savaşlarında sıkıldıkları ‘soğuk suyun’ hasta ettiğini idrak etmiştir. Merak etmemesi gerektiğini, fıtrat değişse bile bu kanın o kan olduğunu bir kez daha vurgulamak isterim. Kontantis, biz Türklerle olan mücadele konusunda stratejik değişmelerin olduğunu açıkça belirtmiştir bunların en açık örneği: Kuzeydoğu Anadolu Bölgesi’nde yaşayan vatandaşlarımız akıllarını bulandıracak, bir takım ihtilalci girişim ve isyanlara sebebiyet verecek faaliyetlere kapı aralamasıdır. Doğa, spor vs. yürüyüşleri adı altında o bölgelere yapılan etnik ayrıştırmacı faaliyetler ise bir bir gün yüzüne çıkmaktadır. “8 Ekim 2003’te bu kez Trabzon’un Çaykara ilçesine bağlı Yeşilalan Köyü’ne 4 Yunanlı gelir. Onlar da şeker, sakız falan dağıttları çocukların babalarına birkaç Rumca kelime öğretirler. Sonra da bu kelimelerin telaffuz edilmesini isterler. Köylüler öğretilen kelimeleri tekrarlarken kameralar çalışmaya başlar! Herhalde kaseti Yunan televizyonlarına verip, Yeşilalan halkının Rumca konuştuğunu ispatlayacaklardır. İşte tam bu sırada köylüler jandarmayı durumdan haberdar ederler. Bu 4 Yunanlı kıskıvrak yakalanır. Ekibin başındaki adamıon Panhelinist Pontus Halklar Federasyonu Başkanı Stefanos Tanimadis olduğu anlaşılır” (s.37)
İşte gerçekleşen faaliyetlerin en açık örneklerinden birisi… Oysaki Stefanos toponomi biliminden habersiz ihtilalcı cahilin tekidir!
Yazar, Yunan okullarında Türkler hakkındaki madde de neler geçtiğini ise tek tek açıklamaktadır (s.24)
Hatta en ileri örneklerden birisi de: “4 Mayıs 1994 günü Atina’dan postaya verilip Giresun Belediye Başkanı Mehmet Laçin’e gönderilen kartta, başkanın Kurban Bayramı nezaketen kutlandıktan ve “Karadeniz ahalisinin kılıç zoru ile İslamlaştırıldığına” dair bilinen mavra tekrarlandıktan sonra deniyor ki: “Eski Pontus Niko ben, sen de araştır kökünü bulacaksın ve bana hak vereceksin” (s38)
Yüzsüzlüğün ve terbiyesizliğin en açık örneklerini bu alıntılarda görmekteyiz! Tarihsel olarak Yunanlıların var olmadığı bir coğrafyaya bu kadar sahiplenilmesi mevzusunun altında tekrar ediyorum ki: Türkleri bu coğrafyadan atma meselesi vardır. Biz de iman ediyor ve diyoruz ki: Bin yıl daha bu coğrafyadayız ve Türkçe adlı bu güzide dili yaşatacağız.
Ben Genç Suriyeliler Komitesi adlı Başbakanlık Osmanlı Arşivi’ne ait bir belge okumuştum. O belgede Suriye’den Amerika’nın Arap asıllı gençleri toplayıp, ihtilalci bir çete yetiştirdiğinin en açık örneklerini görmüştüm. Yıl 1886…
Emperyalizm öyle bir şeydir ki, yolunu hiç şaşmıyor! Ancak şunu da unutmasın ki hürriyet sevdalı vatanseveler de yolunu şaşmamakta yine hür Türk yurtlarında onları tarihe gömmektedir. Buna bir örnek olarak alıntı yapalım:
“Yunan Gizli Servisi, ilk kez 1998 yılında 15 Türk gencini Atina’ya aparıvermiş, bu tarihten sonra da kültürel yabancılaşmanın, kültürel yozlaşmanın ve hatta askeri istilanın keşif kolu olan misyoner de Doğu Karaniz’e üşüşerek Yunan ajanları olmuşlardır” (s.40)
1886’da Amerikalı misyonelerin yanında yetişen Arap ihtilalcileri de Suriye’de topraklarında aynı faaliyeti göstermişlerdir… ‘Tarih tekerrürden ibarettir’ mühim olan ve bize düşen ondan ders çıkarmaktır.
Bir Millet Yaratmak İçin adlı bölümde emperyalizmin vazgeçilmezi olan alfabe meselesine dikkat çekilmiştir. Wolfgang Feurstein adlı şahıs ‘kendisin tam manası ile Laz milleti yaratmaya’ adamıştır ve alfabe konusunda da çalışmalar yapmıştır (s48)
Yunan Devleti’nin resmi proje ve faaliyeti olan Pontusçuluk bizzat Yunan General Lonnis Zampartas’ın dilinden: “Amacımız Türkiye’yi taksim etmek olmalıdır. Karadeniz’de Rum Pontus, Güneydoğu’da da Kürdistan kurulmalıdır” diyerek açıklama yapmaktadır. Generalin 30 Kere Pontus Olanların Kitabı isimli çalışmasında ise bizim, Sinop, Samsun, Ordu, Rize, Artvin, Gümüşhane illeri ile Kastamonu, Sivas, Tokat ve Erzincan’ın bazı ilçelerini muhayyel Pontus Devleti sınırlarını içinde göstermektedir.
Pontus Devleti Kimin Devletiydi? adlı bölümde Necdet Sevinç, çok geniş bir kaynak taraması yaparak o bölgede var olan devletin menşei hakkında çarpıcı bilgileri aktarmaktadır. Bugüne kadar süregelen ve Rum kökenli olarak iddia edilen Pontus Devleti’nin asıl menşeini bizzat kaynaklardan aktarmakta ve Tarih bilimine büyük katkı sağlamaktadır. Yazarın var olan kaynakları gelişigüzel olarak alıntılamasından ziyade kaynakların tetkik ve tenkidini yaparak, okuyucuya tartışmacı bir alan bırakmaktadır.

Doğu Karadeniz’de Türk Yerleşimleri adlı bölümde ise toponomi ve etnografi bilgilerinden yararlanıp, bölge yerleşimleri ve tarihleri hakkında, o bölgeye yerleşen Türk grupları hakkında geniş bilgi vermiştir. Bu bölgeye olan ilk Türk akınları ve Türklerin bu bölgede yoğunlaşmasının süreci, bölgenin Türk ve İslamlaşma süreci hakkında bilgiler veren Sevinç, bölgedeki Türk oymak, cemaat ve aşiretler hakkında da bilgi vermeyi unutmamıştır.

Hristiyan Türkler adlı bölümde ise Türkiye’de yeterince bilinmemekte olan bir konu işlenmektedir. Bilinmemesinin yanında insanlar kurcalamak istememektedir. Bunun temel nedeni: ‘Türk’ten Hristiyan olur mu?’ anlayışı yatmaktadır. Türk Dünyası içerisinde İslâm’ın yanında farklı inançları sahip birçok Türk soylu halk bulunmaktadır. Bunlar tamamı da Türklük dairesinin içerisinde olup, kimsenin onları bu dairenin dışına itmeye hakları yoktur! İnanç, bir hürriyet olup, Türkler’in içinde de bu hürriyete sahip soydaşlarımız bulunmaktadır.
Hristiyan Türkler’in mübadele sırasında Yunanistan’a gittiğini biliyordum ancak o konuda fazla bir bilgiye sahip değildim. Hristiyan Türkler, konusunda bu bölümde birçok bilgi edindiği ve merakımın oluştuğunu söylemeden geçmeyeceğim… Hatta bu konuda izlediğim bir videoyu da buradan paylaşmak isterim. Karamanlı Rum Hacı Ana Kandinko ile yapılan bir röportajda buraya bırakmak istiyorum. (https://www.youtube.com/watch?v=Y4TGJYOnuK4&t=301s)

Varın siz karan verin kıymetli okuyucular…
Kitabın diğer bölümleri ise Rum Demek, Yunanlı Demek Değildir, Milletlerarası Tezgah, İhanet ve Tehcir olmak üzere devam etmektedir.

Bu kitap, Kuzeydoğu Anadolu Bölgesi’nde gerçekleşmekte olan terör ve etnik ayrıştırmacı faaliyetler hakkında, onun tarihsel süreci, çeşitli emperyalist devletlerin bu konu hakkındaki çalışma ve davranışları, yerli işbirlikçilerin gösterdiği çalışmalar, Pontus Meselesi ve Devletinin kökeni hakkında geniş bilgiler edindim ve farklı bir bakış açısı yakaladım. Bu UYARI kitabını her Türk vatandaşı mutlaka okumalı ve bu konuda uyanık olmalıdır.

Türk toprakları emperyalizme asla geçit vermeyecektir.

İlgililere şiddetle tavsiye edilmektedir.

0
alk_la
Alkışla
0
sevdim
Sevdim
0
k_zg_n
Kızgın
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
be_enmedim
Beğenmedim
Pontus’ta Hesaplaşma