Siyasal İslam Ekseninde Ayasofya, Netflix ve Genelevler

featured

Siyaseti sanat olarak gören, hayatı kolaylaştırmak ve haklarımızı, taleplerimizi görünür kılmak için bir araç kabul eden biri olarak siyasetin bu denli riyakâr bir düzleme çekilmesini şiddetle kınar bir vaziyetteyim. Siyasetin halkın hak ve talep mücadelesinden çıkartılıp iktidarların otoritesine hizmet eder hale gelişi bir siyaset bilimci olarak beni yaralıyor. Gündelik hayatta siyaset dendiğinde ‘Yalan işi, yalancıların mesleği!’ tepkilerine karşı uzun uzadıya siyaset biliminin inceliklerini anlatırken Türk siyasal hayatı öyle çelişkili davranıyor ki artık bu muhabbetlere dahil olmamayı tercih ediyorum.

Türkiye’nin sadece içte ve dışta terör belası yok Türkiye’nin ciddi anlamda çıkarcı ve riyakâr siyaset problemi mevcut. Başımızda öyle bir bela var ki yok olsa bile yarattığı yıkımı kuşaklar boyunca toparlayamayız. Evet bahsi geçen bela sizlerin de tahmin edeceği üzere ‘Siyasal İslam’…

Gündemimiz pandeminin ekonomiye ve vatandaşa verdiği ağır zarar olmalı iken suni gündemler ile oyalanıyor asıl problemlerden uzak tutuluyoruz. Bunu yaparken İslam’ı bir afyon olarak kullanmayı âdet haline getirmiş yöneticiler ise dine en çok zarar veren kesim olduklarının ya farkında değiller ya da iktidarlarını sürdürmek inançlarını yozlaştırmaktan daha mühim.

Geçtiğimiz günlerde gündemimiz Ayasofya’nın statüsü idi. Geçen yıl bir programda ‘Ayasofya’nın camiye dönmesini isteyenler oluşabilecek problemleri görmüyor. Önce Sultanahmet’i doldursunlar.’ şeklinde açıklama yapan cumhurbaşkanı bu yıl sanki onları bir başkası söylemiş gibi Ayasofya’nın müze oluşunu tek parti döneminin zulmü olarak nitelendirdi. Ve Ayasofya’nın cami statüsüne geçmesine karar verildi. Alınan karara karşı her karar karşısında olduğu gibi iki kutup halinde tepkiler verildi. Bir kısım coşkulu bir şekilde ‘Ayasofya Türk’ün kılıç hakkıdır! Fatih Sultan Mehmet’in vasiyetidir.’ diyerek sevinirken bir kısım müze olarak kalması gerektiğini savundu. Açıkcası Ayasofya’nın müze hali de cami hali de benim gündemimde yer edinmiyor. Öyle sanıyorum ki Fatih Sultan Mehmet ekonomisi bu halde olan, toplumsal olarak bölünmüşlüğün şiddetli bir şekilde hissedildiği, vatandaşların geçim sıkıntısından canına kıydığı bir süreçte adının siyasete bu şekilde dahil edilmesini istemezdi. Türkiye Cumhuriyeti’ne gönülden bağlı bir vatandaş olarak bu şekilde oyalanmamıza, kutuplaştırılmamıza şiddetle karşıyım. Artık duygusal milliyetçiliği bir kenara bırakıp gerçekçi bir bakış açışı ile meseleleri ele almamız gerektiğini düşünüyorum. Değil mi ki bizim halkımız işsizlik ile mücadele ederken canına kıyan? Evini geçindiremediği için ardında üç cümle not bırakıp intihar eden? Atanamadığı için depresyonla boğuşan? Hal böyle iken nasıl olur da Ayasofya en mühim mesele gibi önümüze sunulur bunu anlayamıyorum. Bu riyakâr tutumu kabul etmiyorum. Siyasal İslamcıların memlekete dair her meselede sanki Ebû Cehil ile karşı karşıya gelmiş gibi davranıp, meselelere karşı tavır alan, muhalif olanlara münafık muamelesi yapmasını kınıyorum. Bunun bu millete verdiği zararı fark edememelerini ise hayretle karşılıyorum. Oysa iktidarlar da muhalefet de bizler için varken sanki biz onlar için varmışız gibi takınan tutumun kölelikten farkı olmadığını düşünüyorum.

Her fırsatta din elden gidiyormuşcasına ortalığı ayağa kaldıran siyasal islamcıların ise Ayasofya konusunda çıkan gür seslerini devletin vergi aldığı genelevler konusunda hiç işitemememiz ise ayrı bir soru işareti oluşturuyor bizlerde.

Ayasofya meselesinin ardından bir süredir ne kadar doğru olduğu bilinmeyen bir gündem belli aralıklarla önümüze getiriliyor. Netflix… Kapatıldı kapatılacak taraflar rest çekti derken sonuç ne olacak ilerleyen günlerde göreceğiz. Göreceğiz göreceğiz elbet ama bu konuda da gerek yetkililer gerekse seçmenler samimi bir duruş sergilemiyor. Eşcinsel karakterlerin yer aldığı yerli projeler konusunun doğruluğu ya da yanlışlığını bu yazıda ele almak istemiyorum lakin olayın ‘Ahlaksızlık’ tarafı ile alakalı söyleyecek birkaç sözüm var.

Ahlaka, aile yapısına bu kadar düşkün olduğunu iddia edenlerin sesi neden genelevler konusunda da aynı kaygılarla çıkmıyor merak ediyorum doğrusu. Devlet genelevlerden vergi alıp Netflix’ten vergi alamadığı için mi ortada bir ahlaksızlık ya da yozlaşma var yoksa gerçekten ahlakı mı gözetiyor bu çevreler? Ben henüz bugüne kadar bir yetkilinin ya da siyasal islamcı çevrelerin genelev konusunda ortaya aile yapısı ya da ahlaktan yana bir tavır koyduğunu görmedim. Feminist düşünceye göre ‘erkeğin para karşılığı cinsel birliktelik hakkı vardır’ anlamına gelen ve kadın ticareti yapıldığı için karşı çıkılan genelevler sırf feministler karşı çıktığı için mi gündeme gelmiyor? Oysa Beren Saat’in oynadığı reklam filmini bile ‘Edep ya hu!’ diyerek protesto edenler en çok tepki göstermelilerdi bu hususa. Genelevlerde kadınlar devlet eli ile pazarlanıyor. Kadınlar askere giden gençlerin ya da ergenliğe girenlerin ‘milli’ oluşuna meze edilirken ahlak elden gitmiyor mu? Stresi bahane ederek soluğu genelevlerde alan evli erkekler bu vesile ile aile yapısını yozlaştırmıyor mu? İnsan haklarını, kadın haklarını duyunca köşe bucak kaçanlar kendi inanışlarına ters düşen bu durumda iktidarı karşılarına almamak için mi susuyorlar? Kadının kahkahasından, hamile iken dışarıda gezmesine kadar her şeyini din temelli ele alıp eleştirenler neden bu konuda sessizler? Günah ya da sevap mali getirisine göre mi sınıflandırılıyor?

Genelevler konusunu bir başka yazıda etraflıca ele alacağım lakin bizim artık siyasetçilerden ve seçmenlerden beklentimiz; samimiyet ve hakkaniyet. Kendinden olmayan tarafı eleştirirken, düzeltmek için uzunca yılları olmasına rağmen bu konu hakkında sesini bile çıkartmamış olanlar mümkünse ahlak savunuculuğu yapmasın. Asıl ahlak yozlaşması bu ikiyüzlülük ile başlıyor çünkü.

Türkiye’de yolunda gitmeyen birçok konu, halledilmesi gereken birçok mesele var iken akıllarımızla alay edercesine suni gündemler ile meşgul edilmek istemiyoruz. Gerek insan olarak gerekse kadınlar olarak her gün birçok hakkımız gasp edilirken takım elbiseli birkaç erkeğin Hak için hakkımızı aradıklarını iddia etmelerini istemiyoruz. Önce samimiyet ve hakkaniyet sonra ise icraat ve faaliyet bekliyoruz.

Siyasetçisinden, seçmenine önceliği ahlak ve erdem olan bir toplum temennisi ile…

Esen kalın.

 

 

0
alk_la
Alkışla
0
sevdim
Sevdim
0
k_zg_n
Kızgın
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
be_enmedim
Beğenmedim
Siyasal İslam Ekseninde Ayasofya, Netflix ve Genelevler