Dil İle Bedel Ödenmez

featured

İnsan beşeriyyeti itibariyle akla ve beraberinde düşünme yetisine sahiptir. Bu unsur diğer cümle yaratılmışlar ile bizleri ayırırken bir kimlik de atfederek insanoğulunu diğer insanlarla birleştirme payesi taşır. Nitekim dil, insanlar arasındaki iletişimi sağlayan yegane araçtır. Buna binaen insan topluluklarını millet yapan harca mihenk taşı ve bir etnisitenin de temsilcisi olmaktadır. Düşünce dünyamızın sınırlarını çizen pozitif bir güç olarak dil, bireysel ve dahi toplumsal kimliğimizi de yoğurmaktadır. İnsan, dil ve geleneğin oluşturduğu bir anlam dünyasının içine doğar. İnsani ilişkiler ve kimlik edinimi de bu sınır içerisinde şekillenmektedir. Öyleyse dil bireysel ve toplumsal kimlikle zaruri olarak yakın temas halindedir. Ünlü Alman dilbilimci Humboldt da dil, düşünce ve kimlik arasında ayrılmaz ve organik bir bağdan söz ederek bu görüşü desteklemektedir. Yine bu görüşü baz alarak dili millete ait ve milli kimliğin esası olan değerler bütününün bir taşıyıcısı olarak görmek son derece tabii olacaktır. Biraz daha ileri gidersek dil için millet ahlakının, kadim gelenek ve göreneklerin, törenin ve topyekun bir şuurun taşıyıcısıdır diyebiliriz. O halde dil, millet için arzettiği önem tartışılamayacak hayati bir organdır.
Meselemiz, kullanıcılarının sınırları dünyanın sınırları ile boy ölçüşen dilimizin küreselleşme adı altında yozlaşarak kimliğimizi tehdit ediyor hale gelmesidir. Öyleyse Türk milletinin bir ferdi olarak ad koyucumuz olan dilimiz Türkçe’nin ahvali üzerine birkaç kelam etmek boynumuzun borcudur.

Coğrafi keşifler ile küreselleşmeye başlayan dünya, bugün uzakları yakın eden teknoloji sayesinde her milletin bir arada yaşadığı küçük bir ev haline gelmiştir. Fakat her evde olduğu gibi bu ev de bugün “büyükler” tarafından yönetilmektedir. Ve yine bugün söz konusu evin büyükleri kanlı bir emperyalizm savaşı içindedir. Savaşın en kuvvetli silahı ise dildir. Biraz düşünürsek İngiltere’nin Hindistan’ı, Fransa’nın Kuzey Afrika’yı sömürgeleştirirken dili nasıl kullandığını farkedip anlamak çok zor olmayacaktır. Adım attıkları her coğrafyayı sefalete düşüren dünya devleri, benzer planları milletimiz üzerinde de kurmuş şükür ki asla başarılı olamamışlardır. Yalnız ferasetimizi kaybedeceğimiz anı aç bir canavar iştahı ile asitli salyalarını akıtarak beklemektedirler. Silah zoru ile yapamadıklarını her türlü zehri pazarlayarak yapmaya uğraşmaktadırlar. Bu emperyalizm pazarında alıcı konumda olan milletimiz unutmamalıdır ki bu pazarda bedel olarak ahlaktan, töreden, kimlikten ödün verilmektedir. Pazardaki her malın yanında hediye (!) olarak bir de kelime verilmektedir. Biz ise muhtemelen zehirsiz ve zararsız sandığımız bu yavru yılanları kültür ve dil haznemize kabul ekmekte, yılanın başının küçükken ezilmesi gerektiğini unutmaktayız. Unutmaktayız mixlemek değil karıştırmak, research (“risörç” diye okunuyor olsa gerek) etmek değil araştırmak olduğunu. Şunu belirtmekte fayda var ki bu mesele birkaç örneklik bir mesele değildir. Aklımıza gelemeyen ve burada saymakla yetiremeyeceğimiz nice örnek mevcuttur. Hal böyleyken emperyalist pazarın sattığı medya oyuncağı ile avuttuğumuz yeni nesil, zaman içerisinde kendi diline yabancılaşacaktır. Kendi diline yabancılaşmak, yazının başında belirttiğimiz üzre dilin verdiği benlik ve kimliğe yabancılaşmayı hülasa kimliğini kaybetmeyi beraberinde getirecektir. Giderek kısırlaşan düşünce dünyası, silinmeye yüz tutan değerlerimiz düşünüldüğünde bahsi geçen devler pazarında ödemeyi ne ile yaptığımız aşikar değil midir?

İşbu kaybın temel sebebi dilde yaşanan heyelanlardır. Dil, bir milletin en büyük kimlik nişanesidir. Kimliğini kaybeden millet esir düşmez mi? Esareti, yalnız fiziksel tutukluluk olarak düşünmek en açık ifade ile ahmaklıktır. Bir milletin dili, başka bir milletin boyunduruğu altına girmişse o millet hür zannettiği sınırlar içerisinde esirdir. Bugünün sinsi ve kara düzeni bunu emretmekte ve uygulamaktadır. Meseleye Türk milleti penceresinden bakıldığında milletimizin esareti, tabiatı ve tarihi itibariyle asla kabul etmediği hakikatlerin hakikatidir. O halde bu tehlike karşısında ferasetimizi koruyup tarihimizi unutmayarak dilimize sahip çıkmak, olası tüm kültür ve kimlik müdahalelerinin önüne geçmek bizler önem arzetmektedir. İlk vazifemiz muhakkak temiz dilimiz Türkçemizin korunması için mücadele etmek olmalıdır. Gerek sanatın dil ile temas eden her dalında gerekse edebiyatta Türkçülükten ve Türkçecilikten vazgeçilmemelidir.
nevşehir escort

0
alk_la
Alkışla
0
sevdim
Sevdim
0
k_zg_n
Kızgın
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
be_enmedim
Beğenmedim
Dil İle Bedel Ödenmez