– Rıza Nur birçok siyasî hâdiselerin içinde yaşamıştı. Hâtıralarının da çok zengin olması gerekir. Acaba hâtıralarını yazmış mı?
– Evet. Yazdığı hâtıralarını Paris’te ve Berlin’de iki kütüphaneye vermiştir. Bunların ilerde basılması düşünülebilir.
– Türkiye’ye geldikten sonra doktorluğu bıraktığını söylemiştiniz, neyle geçiniyordu?
– O zaman Başvekil bulunan Dr. Refik Saydam eski arkadaşıydı. Onun yardımıyla emekli maaşı bağlandı ve birikmiş olanları da aldı. Bu sanırım, ayda 150 lira kadar bir paraydı.
– Hususî hayatında ne gibi özellikleri vardı?
– Hususî konuşmalarında ve muamelesinde gayet nazikti. Fakat prensip meselelerinde çok sert davranırdı. Fikirlerinde ısrar ve inat ederdi. Bir gün, ismet Tümtürk ile kendisini, bir imlâ meselesinde ikna edebilmek için büyük güçlük çekmiştik. Belki bir saat kadar münakaşa ettik. Fakat haklı gördüğü zaman da kabul ederdi. Meselâ bu imlâ meselesinde en sonunda «peki, peki, söylediğiniz gibi olsun» demişti.