ABD’li ve Britanyalı bilim insanlarından oluşan bir ekip, genel kabul görmüş bir görüşü sorgulayarak, beyin hasarı sonrasında beynin kendini yeniden yapılandırma yeteneğinin olmadığını öne sürdü. Bu bulgular, Cambridge Üniversitesi’nden Prof. Tamar Makin ve Johns Hopkins Üniversitesi’nden John Krakuer liderliğindeki bir araştırmada ortaya kondu ve 21 Kasım’da eLife dergisinde yayımlandı.
Araştırmacılar, beyin hasarı sonrası beynin yeni işlevler yaratma yeteneği olmadığını, bunun yerine zaten var olan, ancak gizli kalmış yeteneklerin ortaya çıktığını savunuyor. Bilim insanları, örneğin bir kişinin görme yeteneğini kaybettiğinde, beynin sesleri işleyecek şekilde görsel korteksi yeniden yapılandırabildiği ve ekolokasyon kabiliyeti geliştirdiğine dair yaygın inancın temelde kusurlu olduğunu ifade ediyor. Krakuer, bu durumun basit bir uyum sağlama ya da plastisitenin ötesine geçmediğini belirtiyor.
Makin ve Krakuer, daha önce yapılan çalışmaları da göz önünde bulundurarak, beynin yeni işlevler yaratmadığını, mevcut alanların aslında doğumdan itibaren var olduğunu vurguluyor. 1980’lerdeki bir çalışma, parmak ampütasyonunun beyne etkisini incelediğinde, beynin bu duruma tepki olarak kendini yeniden yapılandırdığına dair kanıtlar sunmuştu. Ancak Makin’in 2022’de yaptığı bir çalışma, bu durumun gerçek olmadığını gösterdi.
Araştırmacılar, beynin kendini yeniden yapılandırma yeteneği hakkında yapılan yaygın varsayımların doğru olmadığını kanıtlamak için geniş bir literatür incelemesi yaptı. Makin, “Bizler bilim insanıyız, sihre inanmıyoruz” diyerek, beynin belirli işlevleri yerine getirmek için zaten bu yeteneklere sahip olduğunu vurguladı. Bu bulgular, beyin plastisitesi ve hasar sonrası iyileşme konusunda bilinenleri yeniden değerlendirmeye zorluyor.
