Mavi Vatan Müdafaası

featured

Bir önceki yazımda Mavi Vatan kavramı üzerinden yola çıkarak geçmişten günümüze Ege ve Akdeniz meselesini kaleme almıştım. Bu yazıda Mavi Vatan müdafaası üzerinde duracağım.

Türk Milletinin bir ferdinden devletin en üst kademesine kadar yapılması gerekenleri dilim döndüğü, kalemim yettiğince bir denizci gözüyle sizler için anlatmak niyetindeyim…
Mavi Vatan müdafaası denizde başladı. Denizde sürecek. Türkiye Cumhuriyeti denizlerde güçlü olduğu ölçüde müdafaada başarı sağlayabilir. Denizde güçlü olabilmenin yolu salt olarak güçlü bir donanma ile mümkün olmaz. Türkiye Cumhuriyeti’nin denizcileşmesi, biz Türklerin denizcileşmesi ile ancak mümkün olabilir. Bunun mümkün olabilmesi için Devlet yetkililerinin ilk öğretim seviyesinden lisans seviyesine kadar eğitim sürecini içerisine alacak ciddi bir politika belirlemesi gerekiyor. Karar alıcıların ivedilikle karar vermesi Türk Milleti’nin geleceği açısından hayati derecede önemlidir… Peki mevcut şartlarda Türkiye, denizcileşme açısından hangi konumda? Bu soruyu 5 alt başlıkta analiz ederek sonucu ortaya çıkarmak mümkün…

Türkiye’nin denizcileşme seviyesi ve stratejisi aşağıdaki öncelik sırasına göre analiz edilecektir.

Denizcilik Vizyonu • Denizcilik Kültürü • Denizcilik Eğitimi • Denizcilik Ekonomisi • Deniz Gücü Denizcilik Vizyonu

Türkiye’nin denizcilik vizyonu yürütme organının zamanla değişen karar alıcılarının denizciliğe bakışları ile doğru orantılıdır. Maalesef devletimizin köklü bir denizcilik politikası olmadığından geçmiş ve gelecek nesillerin denizcileşmesinin önüne geçilmektedir. 2020 Türkiye’sinde 16 bakanlık içerisinde maalesef Denizcilik Bakanlığı yoktur… 3 tarafı denizler ile çevrili bir yarımda ülkesi için bunun izahı mümkün değildir.

Denizcilik Kültürü

Türkiye’nin denizcilik kültürü Avrupa ülkelerininaltındadır. Bunun sebebi Türk Milletinin Asyalı olmasıdır. Türkler dümeninde oldukları gemiler ile değil eyerlerini tutup dört nala gittikleri atları ile ünlenmişlerdir. Tabiki bu bir bahane değildir. Hiçbir ulus denizci doğmamıştır. Fakat denizci olmuştur.Osmanlı döneminde bile yalnızca Kanuni döneminde yaklaşık yarım asırlık bir Akdeniz ve Karadeniz egemenliği İnebahtı ile bir daha tekrar etmemek üzere son bulmuştur. Sultan Abdulaziz Dünyanın sayısı bakımından 3. Büyük donanmasını kurmasına rağmen yeterli subay olmadığı için gemilerin çarkçıları İngilizlerden oluşuyordu… Abdulhamit devrinde ise darbe korkusu ile Haliçte çürümeye bırakılan donanmanın eksikliği 1. Cihan Harbinde çok fazla hissedildi. Osmanlının güçlü bir donanması mevcut olsa itilaf devletlerini topraklarımıza ulaşmadan açık denizde durdurmak mümkün olabilirdi. Zira donanma tüm imkansızlıklara rağmen Çanakkale’de Nusret mayın gemisinin baş rolünde Dünya Deniz Harp tarihine altın harflerle geçen bir zafer kazanmasını bilmiştir Türk milletinin denize ve denizciliğe olan ilgisi her geçen gün artmak zorundadır. Denizcilik kültürünü Türk milletinin dna sına işlemek eğitim ile mümkündür.

Denizcilik Eğitimi

Türkiye’de ticari denizcilik eğitimi Osmanlı döneminde başlamıştır. İlk eğitim kurumu, Leyli Tüccar Kaptan Mektebi 1884 yılında İstanbul’da kuruldu. 1909 yılında bu okul kapatıldı ve yerine Milli Hususi Ticaret-i Bahriye Kaptan ve Çarkçı Mektebi kuruldu. Cumhuriyetin ilanından sonra yeni bir düzenlemeyle 1928 yılında Ticaret-i Bahriye Mekteb-i Alisi açıldı. 1934 yılından sonra okulun adı Yüksek Deniz Ticaret Mektebi oldu. 1946 yılında “Yüksek Denizcilik Okulu” olarak adlandırılan okul, 1988 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi’ne bağlanarak “Denizcilik Yüksekokulu” adını aldı. Bu okulun öncülüğünde sonraki yıllarda çeşitli üniversitelerde yüksekokul ve fakülteler kurularak denizcilik eğitimi ülke geneline yayıldı. Türkiye’de halen denizcilik eğitimi Milli Eğitim Bakanlığı’na (MEB) bağlı orta eğitim kurumlarında, Yüksek Öğrenim Kurumu’na(YÖK) bağlı meslek yüksekokulu, yüksekokul ve fakültelerde, özel-kamu denizcilik eğitim kurslarında sürdürülmektedir. Türkiye genelinde denizcilikle ilgili 590 eğitim programında 13.399 öğrencinin kayıtlı olduğu tespit edilmiştir. Askeri bahriye için ise 15 temmuz sonrası Milli Savunma Üniversitesi bağlısı olarak Dz. Harp Okulu ve Astsubay M.Y.O lar eğitim vermektedir. Eğitim kalitesi açısından baktığımızda birkaç denizcilik fakültesini ve Deniz Harp okulunu saymaz isek dünya seviyesinde değildir. Bu hususta Almanları örnek almamızın uygun olacağını düşünmekteyim. Almanlar coğrafi olarak her ne kadar bir İngiliz vatandaşının sahip olduğu imkânlara sahip olmasalar da çocuk yaşlarda aldıkları deniz sevgisine ilişkin eğitimlerle bu açıklarını kapattıkları görülmektedir. Almanya’da ilkokullarda yüzme eğitiminin müfredata dâhil edilmesi bu alanda gösterilebilecek en güzel örnektir.

Denizcilik Ekonomisi

Türkiye, coğrafi konumu gereği dünya ekonomisinin tam ortasındadır ve üç tarafı denizlerle çevrili, stratejik önemi olan boğazlara sahip olması nedeniyle dünya denizcilik sektöründe de önemli bir potansiyele sahiptir. Türkiye’nin geniş topraklara sahip ve hızla gelişmekte olan bir ülke olması, önemli jeopolitik ve jeostratejik konumu nedeniyle deniz gücü ve deniz ticaretinin önemini artırmaktadır. Sahip olduğu 214 limanla Doğu-Batı, Kuzey-Güney eksenlerinde Atlantik’e, Arap Yarımadası’na, Ortadoğu’ya, Uzakdoğu’ya ulaşımın odağındaki kavşak noktası konumuyla denizcilik faaliyetlerinde hayati bir önem taşımaktadır.Avrupa ve Asya arasında bir köprü oluşturan Türkiye’nin Karadeniz, Ege ve Doğu Akdeniz’de sürdürülen denizcilik faaliyetlerinde büyük yeri ve çıkarları bulunmaktadır. Türkiye’nin ihracat ve ithalatının ekseriyeti deniz yolu ile yapılmaktadır. Fakat mevcut potansiyelin maalesef altında kalınmaktadır. Örneğin sivil gemi inşa endüstrisi dünyada çok önemli bir yer edinmişken askeri gemi inşa sanayiinin gemileri suya indirme hızı ivedilikle arttırılmak zorundadır.

Deniz Gücü

Türk Deniz Kuvvetleri Türkiye Cumhuriyeti’nin deniz gücünü oluşturmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti Donanması’nın kuvvet yapısı dünyadaki gelişmiş ülkelerin donanma gücü ile kıyaslandığında, Akdeniz de Fransa’nın ardından nitelik ve nicelik bakımından ikinci sıradadır. Türkiye hali hazırda kendi savaş gemisini üretebilen sayılı ülkelerden biridir. Son dönemde yaşanan gelişmeler deniz gücünün önemini Türk milletine hatırlatmıştır. Donanmanın caydırıcılığını koruması için yeni gemi inşası ve mevcutların modernizasyonu kritik derecede önem arz etmektedir. TCG Trakya’nın ihalesi iptal edilmiştir. TCG İstanbul 2021 yılında donanmaya katılması planlanırken bu tarih 2023 yılına ertelenmiştir. TF 2000 Projesinde henüz ilk kaynak bile yapılmamıştır. Türk tipi hücumbot projesinde ise henüz somut bir adım atılamamıştır. Söz konusu projeler elbet devlet için belirli bir maliyet ortaya çıkarmaktadır. Devletimizin mali durumu tabiki önemlidir. Fakat Mavi Vatanın bekası için caydırıcı bir donanma elzemdir.

Sonuç olarak Mavi Vatan müdafaası yukarıda belirttiğim üzere denizcileşmekten geçmektedir. Ne yazık ki ‘Denizcileşme’ tabirinin Tdk’da bile karşılığı yoktur. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 1937’de TBMM kürsüsünde “Denizciliği Türk’ün büyük milli ülküsü olarak benimsemeli ve az zamanda başarmalıyız.” Sözünün üzerinden 83 yıl geçmesine karşın başaramasak ta henüz hiçbir şey için geç değildir…

İçindekiler

0
alk_la
Alkışla
0
sevdim
Sevdim
0
k_zg_n
Kızgın
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
be_enmedim
Beğenmedim
Mavi Vatan Müdafaası